1 kuruş - Miktar küçük,mesele büyük
Sadece 9 lira 99 kuruş.
Çoğunuzun 1 kuruş Türkiye’de hâlâ var mı yahu? dediğini duyar gibiyiz. Çünkü piyasada 1 kuruş görmek neredeyse imkansız. Bu nedenle 1 kuruş madeni paraların tedavülde olmadığını düşünenlerin olması da çok normal.
Madem öyle, nerede bu 1 kuruşlar? diyebilirsiniz. Gıdadan giyime, teknolojiden ev tekstiline her alanda, bakın bazen tenezzül etmediğimiz, bazense yok diye bize verilmeyen 1 kuruşlarla nasıl bir kayıt dışı ekonomi dönmekte:
Türkiye’de en küçük para birimi 1 kuruş. Ve kendisi gayet de tedavülde.
Piyasaya ilk olarak çıktığı 1 Ocak 2009’dan 2014 yılı sonuna kadar 130,9 milyon adet 1 kuruş piyasaya sürülmüş. O tarihten bu yana da sürekli basılmaya devam ediyor.
2017 Ocak ayı itibariyle toplamda 208 milyon adet 1 kuruş piyasaya sürülmüş.
Bununla beraber şu an piyasada 1 milyar 447 milyon 864 bin 750 adet de 5 kuruş bulunuyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandökenin verdiği bilgiler bu şekilde.
Ne var ki, 1 kuruşu görebilen pek yok.
Perakende işletmelerin bir çoğunda nakit alışverişlerde para üstü olarak kuruşlar verilmiyor.
Galerinin bundan sonrasında kısaca marketler diyelim ama aslında marketten kastımız her türlü perakende mağazası ve marketi; sadece gıda gibi algılanmasın.
Bildiğimiz gibi marketler ve mağazalar, fiyatların cazip / avantajlı olduğu algısını oluşturmak için küsüratlı etiketler kullanır.
Diyelim ki ürünün etiket fiyatı 1.99 TL, haliyle 2 TL ödeme yapmış oluruz.
Veya bir diğer senaryo, ürünün bedeli 1.71 TL olsun, bu durumda da muhtemelen 1.75 TL ödeme yaparız, eğer kredi kartı kullanmıyorsak.
Bu noktada para üzeri almak tüketicilerin en doğal hakkı olsa da genelde aynı cevap gelir: 1 kuruşum yok.
Etiketlerde gözüken kuruşlu fiyatlar iş kasaya geldiğinde yukarı yönlü eğilim ile yuvarlanır ve genellikle de bizlere 5 ya da 10un katı olan en yakın rakam söylenir.
Biz de zaten, genelde o arada kalan birkaç kuruşluk farka pek dikkat etmeyiz.
Sonuç, kayıt dışı ve vergilendirilmeyen inanılmaz bir gelir.
Nakit paranın üstü olarak kalan kuruşlar kayda girmediği için, tüm mağaza ve şubelerden yılda milyonlarca liralık vergisiz kazanç elde ediliyor.
12 kasalı bir market düşünelim ve hesaplayalım:
Her kasadan günde 500 kişi geçsin.
Her geçen 1 kuruşunu bırakmış olsun.
Bir kasada 5, 12 kasada 60 TL kalır.
Ayda 1.800, yılda 21 bin 600 TL.
Bu marketin 13 şubesi olsun.
Yılda 280 bin 800 TL.
Sadece tek market ve 1 kuruş için hesapladık. Türkiye geneline yayılmış perakende ağını siz düşünün; üstelik de geri alınmayan 5-10 kuruşları saymazsak.
Haksız ve vergilendirilmemiş kazanca karşı herkes hakkını arasın, sorsun. İyi güzel de, bu 1 kuruşlar nerede?
İşte burada şöyle bir iddia söz konusu:
Bir kuruşun madeni değeri 3 kuruş civarında. Bu nedenle ne kadar basılırsa basılsın, 1 kuruşlar birileri tarafından toplanıyor, eritiliyor ve satılıyor. Bu yüzden de 208 milyon adet bulunması gereken 1 kuruşları bu kadar nadir görebiliyoruz. İddialar bu yönde.
Peki öyle bile olsa, piyasada bulamıyoruz diyerek 1 kuruşu geri vermemek bahane olabilir mi?
Tabii ki de olamaz çünkü bu net bir biçimde tüketici haklarının ihlalidir. Kasanızda 1 kuruş bulunduramıyorsanız 2,49 TL diye fiyat da koyamazsınız; bu kadar basit. Bunun tedbirini alıp tedarik etmek işletmenin görevidir.
Ancak bu noktada bir çoğumuz tüketici olarak pek de hakkımızı aramıyoruz açıkçası.
Para üstü olarak kuruş kaldığında kimimiz istemeye utanıyor, kimimiz de önemsemiyor ve istemiyor. Hatta en başta dediğimiz gibi, kiminin ise öyle bir paranın tedavülde olduğundan dahi haberi yok.
Kuruş kullanımı, aslında halkın tasarruf bilincinin artması için de önemli. Sonuçta o paralar ceplerimizden çıkıyor.
Kuruş vatandaş tarafından ne yazık ki pek itibar görmüyor ama; bilinçli davranıp para üstlerinde kuruşları istemeyi öğrenmemiz lazım doğrusu.
Bu kaybettiğimiz tutarların birilerine haksız kazanç olarak dönmesi ise daha da can sıkıcı kuşkusuz. Sözün özü, üstü kalmasın.
Çoğunuzun 1 kuruş Türkiye’de hâlâ var mı yahu? dediğini duyar gibiyiz. Çünkü piyasada 1 kuruş görmek neredeyse imkansız. Bu nedenle 1 kuruş madeni paraların tedavülde olmadığını düşünenlerin olması da çok normal.
Madem öyle, nerede bu 1 kuruşlar? diyebilirsiniz. Gıdadan giyime, teknolojiden ev tekstiline her alanda, bakın bazen tenezzül etmediğimiz, bazense yok diye bize verilmeyen 1 kuruşlarla nasıl bir kayıt dışı ekonomi dönmekte:
Türkiye’de en küçük para birimi 1 kuruş. Ve kendisi gayet de tedavülde.
Piyasaya ilk olarak çıktığı 1 Ocak 2009’dan 2014 yılı sonuna kadar 130,9 milyon adet 1 kuruş piyasaya sürülmüş. O tarihten bu yana da sürekli basılmaya devam ediyor.
2017 Ocak ayı itibariyle toplamda 208 milyon adet 1 kuruş piyasaya sürülmüş.
Bununla beraber şu an piyasada 1 milyar 447 milyon 864 bin 750 adet de 5 kuruş bulunuyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandökenin verdiği bilgiler bu şekilde.
Ne var ki, 1 kuruşu görebilen pek yok.
Perakende işletmelerin bir çoğunda nakit alışverişlerde para üstü olarak kuruşlar verilmiyor.
Galerinin bundan sonrasında kısaca marketler diyelim ama aslında marketten kastımız her türlü perakende mağazası ve marketi; sadece gıda gibi algılanmasın.
Bildiğimiz gibi marketler ve mağazalar, fiyatların cazip / avantajlı olduğu algısını oluşturmak için küsüratlı etiketler kullanır.
Diyelim ki ürünün etiket fiyatı 1.99 TL, haliyle 2 TL ödeme yapmış oluruz.
Veya bir diğer senaryo, ürünün bedeli 1.71 TL olsun, bu durumda da muhtemelen 1.75 TL ödeme yaparız, eğer kredi kartı kullanmıyorsak.
Bu noktada para üzeri almak tüketicilerin en doğal hakkı olsa da genelde aynı cevap gelir: 1 kuruşum yok.
Etiketlerde gözüken kuruşlu fiyatlar iş kasaya geldiğinde yukarı yönlü eğilim ile yuvarlanır ve genellikle de bizlere 5 ya da 10un katı olan en yakın rakam söylenir.
Biz de zaten, genelde o arada kalan birkaç kuruşluk farka pek dikkat etmeyiz.
Sonuç, kayıt dışı ve vergilendirilmeyen inanılmaz bir gelir.
Nakit paranın üstü olarak kalan kuruşlar kayda girmediği için, tüm mağaza ve şubelerden yılda milyonlarca liralık vergisiz kazanç elde ediliyor.
12 kasalı bir market düşünelim ve hesaplayalım:
Her kasadan günde 500 kişi geçsin.
Her geçen 1 kuruşunu bırakmış olsun.
Bir kasada 5, 12 kasada 60 TL kalır.
Ayda 1.800, yılda 21 bin 600 TL.
Bu marketin 13 şubesi olsun.
Yılda 280 bin 800 TL.
Sadece tek market ve 1 kuruş için hesapladık. Türkiye geneline yayılmış perakende ağını siz düşünün; üstelik de geri alınmayan 5-10 kuruşları saymazsak.
Haksız ve vergilendirilmemiş kazanca karşı herkes hakkını arasın, sorsun. İyi güzel de, bu 1 kuruşlar nerede?
İşte burada şöyle bir iddia söz konusu:
Bir kuruşun madeni değeri 3 kuruş civarında. Bu nedenle ne kadar basılırsa basılsın, 1 kuruşlar birileri tarafından toplanıyor, eritiliyor ve satılıyor. Bu yüzden de 208 milyon adet bulunması gereken 1 kuruşları bu kadar nadir görebiliyoruz. İddialar bu yönde.
Peki öyle bile olsa, piyasada bulamıyoruz diyerek 1 kuruşu geri vermemek bahane olabilir mi?
Tabii ki de olamaz çünkü bu net bir biçimde tüketici haklarının ihlalidir. Kasanızda 1 kuruş bulunduramıyorsanız 2,49 TL diye fiyat da koyamazsınız; bu kadar basit. Bunun tedbirini alıp tedarik etmek işletmenin görevidir.
Ancak bu noktada bir çoğumuz tüketici olarak pek de hakkımızı aramıyoruz açıkçası.
Para üstü olarak kuruş kaldığında kimimiz istemeye utanıyor, kimimiz de önemsemiyor ve istemiyor. Hatta en başta dediğimiz gibi, kiminin ise öyle bir paranın tedavülde olduğundan dahi haberi yok.
Kuruş kullanımı, aslında halkın tasarruf bilincinin artması için de önemli. Sonuçta o paralar ceplerimizden çıkıyor.
Kuruş vatandaş tarafından ne yazık ki pek itibar görmüyor ama; bilinçli davranıp para üstlerinde kuruşları istemeyi öğrenmemiz lazım doğrusu.
Bu kaybettiğimiz tutarların birilerine haksız kazanç olarak dönmesi ise daha da can sıkıcı kuşkusuz. Sözün özü, üstü kalmasın.